20071208

maybe we could make it all right
we could make it better sometime
maybe we could make it happen baby
we could keep trying
but things will never change
so i don’t look back
still i’m dying with every step i take
but i don’t look back
just a little, little bit better
good enough to waste some time
tell me would it make you happy baby
we could keep trying
but things will never change
so i don’t look back
still i’m dying with every step i take
but i don’t look back
we could keep trying
but things will never change
so i don’t look back
still i’m dying with every step i take
but i don’t look back
and it hurts with every heartbeat
and it hurts with every heartbeat

20071110

2187

2187
12:54am
Kendimi hiç bu kadar terkedilmiş hissettim mi hatırlamıyorum . Kendi elimle imzaladığım bir dilekçe sonucunda terapi merkezine kapatılmış gibiyim . Her uyku sonrası ilaçlanmışcasına rahatlıyorum. Ama gün ortasından sonra ilacımın etkisi geçmeye başlıyor ve çaresiz hissediyorum kendimi. Yalnız. İşin aslı yalnızım.

Bu arka bahçe bana bir kaçış gibi geliyor. Hava öylesine sıcak ki günün döndüğü şu saatlerde bile gün boyu kavrulan ot kokusu hissettiriyor kendini. Arkasına tahtadan yaptığım bu sıra , çiçek saksıları içindi , burası da aletleri, bahçe gereçlerini , ıvırı zıvırı koyacağım ufak bir kulübe. 72 yaşımda , yaşıma göre dinç (karıma göre inatçılığım yüzünden) ve hala savunduğum fikirlerim olacak kadar genç ve bu tahtadan alet kulübesini yaptıktan sonra kızım ve iki oğlumun ele geçirmesini hatırlayacak ve mutlu olacak kadar dincim. Dinç özelliğimi iki defa kullandım, vurgu içindi , bunadığım için değil . Şu an olduğum bölgede yani artık ufak torunumun çiçek saksılarının olması gereken yerde bebeklerini dizip onlara masallar anlattığı sırya bakıpilk yaptığımda ukala komşum ve aynı zamanda kadim dostumun nasıl eğlendiğini hatırlarım hep. Bu kasabada insanların anladığı ve çok da iyi yaptığı iç şey var ; biri hayvan yetiştiriciliği diğeri çiftçilik , geri kalan da dostlarıyla çok iyi eğlenebilmek. Joseph de çiftçi ... Ona ve bu küçük kasabada tanıdığım diğer çiftçilere göre toprak çiçekle meşgul edilemeyecek kadar kutsal. Ona göre bu anlamsız (?) çiçeklik yerine tarla fareleri için bir kaç tekerlek koyarak onları oyalasaydım daha iyi edermişim .Tam kırk yıl önceydi ama o keyifli kahkahasını hala duyar , ellerini beline koyup kendinden emin tavırla evlerimizin arasındaki çitin arkasında duruşunu görür gibi iyi hatırlıyorum . O an cevap veecek gibi olup sonra ben de bastım kahkahayı. Ama ikiz oğullarıma " babanız sizin için süpriz bir oyun kulübesi yaptı " diye kandırıp alet kulübesi hayalimi alet dolabına çevirmesi hiç komik değildi. Evet değildi .
Oğullarım koşarak geldiler , "baba, baba , artık biliyoruz , artık biliyoruz." 8 yaşlarında , birinci sınıfı ikinci defa okuyan iki haylaz , okul dönüşünde bana bu denli heyecanla vereceği haberdeb o kadar emindim ki işin aslını öğrenmem bu yüzden komik değildi. Hala değil teyit ediyorum. "Hadi şu güzel haberi verin , sonra da en çok istediğiniz şeyi söyleyin, yaparım. " dedim . Ah nasıl da emindim kendimden . Oğullarım, Matthew ve Mika ikizlerdi ama çocuklukları boyunca bu kadar uyumlu sanki ne söyleyeceklerini ezberlemiş gibi sırayla cümle cümle, en ince ayrıntısıyla anlatmaları bana hep neşe verdi.
-joseph amca
-okuldan çıkınca biz joseph amcayı gördük
-ve dedi ki arka bahçeye biz babannemdeyken kulübe yapmışsın
-evet, tahta bir kulübe aynı ağaç ev gibi
-evet aynı joe ve Vivien'in babasının yaptığı gibi
-evet ve aynı Elizabeth'in bebek evi gibi ama kocamanmış bu .
İkisinin de gözleri parlıyordu .Öylesine parlak ışık kürecikleriydi ki... Koşarak kucağıma atlamış bu iki koca bebek her cümle sonunda "evet baba biliyor musun?" ekleyip neredeyse ağızlarına sığamaycak bir gülümsemeyle soru işaretini koyuyorlardı . " evet, çocuklar biliyorum ama bu bir süprizdi,bana yarına kadar müsade eder misiniz onu bitireyim?" O an aklıma gelen ilk şey çocuklara uygun bir şekile getirmek için zaman kazanmalıyım oldu . Neyse ki bu soruyu duyar duymaz annelerine Mary Ann'e, biricik karıma hemen haberi vermek için dükkanımı terkedip eve doğru koşmak oldu .
-evet baba
-evet evet baba
-anneme söylemeliyiz!
-harika!
Kızım Lily Ann, bir azize olan annesinin kendine yaraşır derecede verdiği bir hediye. Bir kız çocuğu bu kadar sorunsuz nasıl büyüdü bu iki hiperaktif veledin yanında anlaşılır gibi değil. Lily ann geldi koşan kardeşlerine bakarak ve gülümseyerek "Onlara ne söylediysen ben de duymak istiyorum,şimdi ,burada,hemen" dedi. Olanları duyduğunda aynı annesi gibi önce şaşkınlıkla sağ kaşını kaldırdı Joseph amcasının içli şakasına karşılık sonra da bana sarılarak gülmeye başladı . O kulübeyi ne kadar çok istediğimi ve oranın benim için bir çeşit kaçış yeri olduğunu anlayacak yaştaydı . Ve büyüdüğünde onları ne kadar çok sevdiğimi bu yüzden onlardan uzaklaşmak istesem bile bunun ancak arka bahçenin köşesindeki bu şekilsiz ve işlenmemiş ağaç kokan kulübe olduğunu da anlayacaktı. "annemin yüzünü görmeliyim" dedi gözleriindeki gülümsemeyle. Arkamda işini olan biteni izlerken bırakmış ,pis pis sırıtan çıraklarıma döndüm ve "eve gidiyorum, işinizi bitirmeden çıkmayın. "dedim akşam dönmeyeceğimi belirterek. Sırıtıyorlardı çünkü onlar kesti kalasları . Arkamı döndüğümü ve yine kaybettiğim alet kulübemi düşünmediğimi hatırlıyorum .
Mary'm ne pişirdi akşama , dün getirdiğim somonları fırına atmıştır, tanrım bu kadın! Kulübeyi düzeltmeme de yardım eder. Onu çok seviyorum. Bu artık resim çizilmedik yeri kalmayan kulübeyi de. Ama en çok bana şu an ileride , elinde yemek yaparken omzundna eksik etmediği beziyle duran, yanımda ders anlatmaktan yorgun düşmüş Lily'yi göstererek gözleriyle getirmemi rica eden Mary kadar değil asla. Bu kulübe yine beni onlardan uzaklaştırdı , onları hayal ettirerek.

20071101


+ yeni kıyafetler getirdim sana , kalk.
- (avuçiçini gösterir) tut...
+yeteri kadar ıslaksın, hadi, değiştir şunları.
-(göğsüne bir bakar ) biliyorsun, uzun zamandır ben... herneyse. kumaşı hissediyorum, mutlu ediyor beni.
+mutluluğun gerçekten ama gerçekten ne anlama geldiği hakkında bir fikrin var mı? var mı? hissettiklerinin hepsi ıslaklık. değişme zamanı, hem kıyafetlerinde hem...
-...
+...
-ne zaman kendimizi muhtaç hissedersek yaratıcıya sığınıyoruz. bu adil mi, değil mi? tanrı, lütfen noktaları hisset ve noktaları doldur.

20071019

her şey hakkında her şey ama '"hiç" "bir" "şey"'


Herkesi görüyorum . etrafımda , bana yakın , görebilme menzilimde ama bana uzak , benimle alakası olan herkes mesafe kaygısı olmadan herkesin farkındayım. Yaşıtlarımı izliyorum , bazıları iş tutturmuş , bazıları yuva dahi kurmuş , kimisi de daha ve henüz hayata başlamamış , herkesin sebebi ve bahsettiğim sonuçları var . herpsiyle ilgileniyorum hiç biriyle ilgilenmiyormuş gibi . herkesin fotoğrafı var aklımda . bana en yakın olan insanoğlunun da , bana başka , yakın olamayacak insanoğlunun dahi her hangi ve her anı hafızamda en az bir fotoğraf karesi halinde aklımda . hepsini taşıyoum . gittiğim her yere ve bulunduğum her ruh halinde hepsinin karışımı halinde tepkilerim herbirine , vücudumun parçası olmayan her birine , her birinden bilinçli ya da bilinçsiz biriktirtirdiklerim .
Herkesi duyuyorum . etrafımda duyu eşiğim dahilimde her tınıyı hissediyorum , duymak zorunda değilim , hissediyorum . dönüp dolaşıp da , o anla ilgili başlangıç noktasına dayandığım anı hatırlatan ilk kavram duyduğum hisler .
Her şeyi biliyorum . bilmemek erdem oluyor belirli bir noktaya dayandığında ve belirli bir noktaya dayanmasa da her şey bilmemek zeka belirtisi oluyor . her işi algılamak zekiliği gösterir ama her işin algıladığını göstermek ya da her işin altından kalkmaya çalışmak : değil . biliyorum ama bilmediğimi gösteriyorum anlayamadığımı söylüyorum ve kabullenerek aklımın son verdiği şeylerin benliğimin son vermesine engel oluyorum . beynimin varettiği zekamın , kalbimin yol verdiklerine boyun eğmesine değil de mantık yaratmasına izin veriyorum .
Herkesin kokusunu alabiliyorum görebildiğim ve ismini duyabildiğim. üzerine gidip yakınlaşmak ve cismini yakınsamaya gerek yok kendime . koklayabiliyorum ne geçirdiklerini akılllarından . saklamaya çalışmaları öyle aciszlik ...
Ve biliyorum sonunu . ama vücuduma haz veriyor , onu besliyor duyduklarıma gerçek anlamlarını yüklememek , kokladığım pis kokuları gülümseyerek etkilerini yok saymak , bildiklerimi nefrete dönüştürmeyerek kendi eksikliklerimi havaya pırıltılı toz zerrecikleri haline havaya saçıp diğerlerini gözlerini almak ve onları etkilemek , evet , onları eksikliklerimle etkilemek . Ve yine biliyorum her şeyi ama engel olamıyorum kendime . sadece en en başarılı olduğumu yapıyorum . zamanının gelmesini bekliyorum . hayır , ertelemiyorum.

20070928

2897
00:28

Ortama açılan bu kanyonu tavaf ettim ,duvarlarına
ibadethanelerini oydum dininin. Tavanlarını tutsun diye sert duran bu sütunlarım öylesine yüksek ki başımı döndürüyor. Öylesine eski ki , sonunu hatrıma getiremiyorum.

20070913

look but don'† behold , stare but don'† fathom

Kuş tüyü yuttum bir soluk borusu dolusu, konuşamıyorum.
Elim kalem tutmuyor, yazamıyorum.

20070823

20070813

when love and bitter grief embraced


Anilla : Oh god , oh god ! my dearest , what
happened ?
Allin : Uhh Uh ! I made a horrible mistake, look
at me !?
Anilla : Freak ! Freak ! You are bleeding . god
god
Allin : You'r bleeding my heart ,don't you see?
I did
attempt to kill you .
Anilla : My dearest , bleeding ... So do mine.

(.....Geldin . Gitme . 937)

20070729



here is the last criminal proof .
I got thousands of e-mails about when we invade opens
a store or when earrings will be selling and who
captured these nice pictures (ok , last one was my addition) .
we invade will come soon , please be patient .
and the photographer is me . ( I'd die if I wouldn't
published this. )

bu da son suç teşkil eden kanıt.
binlerce e-mail aldım , ne zaman "we invade" dükkan
açar , küpeler ne zaman satılmaya başlanır , bu hoş
fotoları kim çekti (tamam, sonuncu benim eklememdi).
"we invade" yakında gelecek , lütfen sabırlı olun.
ve fotoğrafçı benim . (yayınlamasaydım ölürdüm.)



1st seems like g-sus sign . funny .
what deal with last 3 of my earrings is
about balance .

1.nci isa'nın yaptığı işaret gibi görünüyor .
eğlenceli . son 3 küpeyle alakalı olan şey
denge .



earrings are being designed and
produced by me for the name of
trade mark "we invade"
http://weinvade.bigcartel.com

küpeler "we invade " markası adına
tarafımdan tasarımlanıp üretilmektedir.
http://weinvade.bigcartel.com

20070727

























sometimes , person needs more .
but sometimes ignorance is not the way .
can one of these two be the only way to
built up clear conscience ?
whichever ,
there must be a way to feel "you are all
have green - somehow me either - but not
white" and stand .

bazen , kişi dahasına ihtiyaç duyar.
ama bazen görmezden gelmek yol değildir.
bu ikisinden biri temiz vicdan kurmak için
yegane yol olabilir mi? biri ya da diğeri ,
"hepinizin yeşili var -bi şekilde ben de -
ama beyazı yok"diye hissetmenin ve
dikilmenin bir yolu olmalı .